Nereye Gitmeli?

Derin ve uzun süreli değişimlerin kuvvet kullanarak başarılabileceğini sanmıyorum, ister yasalara karşı olsun, isterse yasalardan yana. O kadar tankımız, balistik füzemiz yok, dünyadaki devletleri yozlaştıracak bir paramız yok. Amaçlar araçları meşrulaştırmıyor; araçlar sonu değiştirirse ne olacak?

Eğer inandığım bir şey varsa, parçası olduğum kültürü değiştirebileceğimize inanıyorum, ve eğer bunu değiştirebilirsek gerisi gelecek. Politika, ekonomi, toplum.

Cennet vaazı vermiyorum tabii, gene de vegan devrimine ya da uzun sürecek ve derin bir değişime inanmadığımı söylemem lazım, ama şu an sahip olduğumuzdan, değişim için yalvardığımız ya da mücadele ettiğimiz, ya da sadece bekleyip daha iyi bir şeyler olsun diye ümit ettiğimiz daha iyi bir dünyanın var olabilme olasılığına gerçekten inanıyorum,

İnsan bir hayvandır.

Bu türden bir değişime karşı gösterilen direnç noktalarından biri bence insanın hayvanlardan ayrı görülmesi. Bunu söylemek aptalca, bir elma ve bir meyve- elmanın bir meyve olması kadar, insan da hayvan türlerinden birisi işte. Bildiğin hayvan. Kemikler, et, yağ ve içindeki enerji. Aşağılayıcı ya da küstah bir şey gibi görmüyorum, ama böyle düşünen insanlar tanıyorum, bu insanlar türlerin üstünlüğü fikrinden vazgeçmekte çok zorlanıyorlar doğrusu.

Bu insanlar insanın hayvanlardan tamamen farklı olduğunu söylüyor. İnsanı bir fareyle ya da inekle karşılaştıramayacağımı söylüyorlar Hayvan terimi su böceklerini, bir insan, bir yunusu ve bir fili kapsayacak denli geniş. Bir inek ve bir fareyi de. Ortak özelliklerimiz üzerine oluşturulmuş bir terime dahil olmuşuz, farklılıklarımız reddedilmiyor. Yunus su böceği değildir, fare inek değildir, insan fil değildir. Ama bizler hayvanız. Bu ait oluş duygusunu anlarsanız, o zaman farklı bir dünya açılır önünüzde.

Bunu öğrenmeye başladığımı söyleyebiliriz.

Bazıları tamamen insanları idealize ederken diğerleri de diğer hayvanları mitleştirir ve idealize eder. Bir çok kez bana hayvanların kötü bir insanı hissedebileceği söylendi. Bir kız bana köpeklerden bahsetmişti. Köpekler tarafından ısırılan iyi insanlar tanıyorum, ama zalim sahipleri olan ve elllerine fırsat geçince zarar vermeyi isteyen köpekler tanıyorum. Hatta laboratuarlardaki köpekler kendi üzerlerinde deneyler yapan insanları bile sevebilirler, yüzlerini ve ellerini yalayabilirler, mesela kasabına âşık olan bir domuz gibi. (Bu arada, insanlar kendi üzerlerinde deneyler yürüten insanların ellerini ve yüzünü yalar, kendi kasaplarını severler. Politika, din ve iş dünyasını kastediyorum).

Bazen üzerinde “hayvanlar savaş yapmaz, uyuşturucu kullanmaz” yazan t-shirtler giyen insanlara rastlıyorum. Bu doğru değil. Hayvanlar da savaşır. Türlerinin içinde ya da dışında. Karıncalar karıncalara karşı, termitlere karşı, tropikal kurbağalara karşı, hatta fareler farelere karşı, fareler önce savaş alanını çok iyi öğrenip ardından düşmanın yiyecek stoklarını yok ediyorlar, düşman topraklarına kitlesel akınlar düzenleyip kazanılan topraklardaki bütün fareleri öldürüyorlar.

Uyuşturucu kullanmak da sadece insanlara özgü değil. İnekler, atlar ve sincaplar tekrar tekrar psiloslibin kullanır. Babunlar önce çok olgunlaşmış çin ağacı meyvesini yer, ardından bağırır, kavga eder ve orji yaparlar. Karıncalar narkotik sıvılar üreten rove böceğini evcilleştirmiştir, bu sıvıyı öylesine tüketirler ki yavrularını bile unuturlar. Buna dair olası bir açıklama da; hayvanların da insanlar gibi sadece hayatta kalmak için içgüdülerine göre hareket etmediği, ayrıca kendi sağlıklarına zarar verebilecek eylemlerde bulunabildiğidir.

Naiflik, öfke, kıskançlık, bunlardan hiç birisi sadece insanlara ait duygular değil. Aşk, merhamet ya da keder de öyle.

İster insanların isterse diğer hayvanların idealize edilip mitleştirilmesi olsun, sonuçta bunların hepsi insanları diğer hayvanlardan ve doğadan bir bütün olarak ayırıyor. Tam tersi için çaba göstermemiz gerektiğine inanıyorum. İnsanlarlar hayvan soyuna dahil, ve diğer hayvanlarla beraber hepimiz doğanın bir parçasıyız.

Ben kendim kültürlü bir insan değil vahşi bir insan olmak istiyorum; evcileştirilmek istemiyorum ayrıca, sadece özgür olmak istiyorum.

Çeviri: CemC
hayvanozgurluguhareketi


This entry was posted on Úterý, Květen 10th, 2011 at 9.22 and is filed under yazıları. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. Responses are currently closed, but you can trackback from your own site.

Comments are closed.