Çünkü hayvanlar maske takip takmadiğiniza aldirmazlar

Şahsen bir çok kürk çiftliğine, büyük baş hayvan yetiştirme çiftliklerine, kümes hayvanları çiftliklerine, domuz ahıllarına yasa dışı şekilde girdim ve bütün bu olup bitenlerin gerçek olduğuna hala şaşırıyorum.

_mg_4950

Minklerin, dağgelinciklerinin ve tilkilerin imaj takıntılı bir sürtük kendiniseksi ve lüks içerisinde hissedebilsin diye öldürüldüğünü gördüm; yalnız danaların küçük kutulara esir edildiğini, annelerinden ve sütlerinden mahrum bırakıldığını gördüm çünkü süt iş demekti ve danalar da mezbahalara aitti; hem kendi hem de başkalarının dışkıları içerisinde oturup öğüren domuzlar gördüm; broyler tavuklar denen civcivler gördüm, bunların sağlıklı ve tat veren bir et olduğu reklamı yapılıyordu; ve tavuklar gördüm- çılgınlar gibi gıdaklayan yarı delirmiş yumurta makineleri- tüylerle kaplı tavuklar; ve herşeyin çok çok zor olduğunu gördüm. Hukuk sisteminin ve toplumun ya doğrudan onayladığı ya da sessizliği aracılığıyla suç ortaklığı yaptığı bir çok başka suça tanıklık ettim.

Bir gün herşeyin değişeceğini ümit ediyorum ve o gelecek için çabalayabilirim. Ama şöyle bir problem var… tam da şu anda hayatları mahvolan hayvanlara ne olacak?

İnsanlar onlara meta muamelesi yaptığında onlarla empati kurabilirim, acıyabilirim-sanki bu hayvanların kendi çıkarları yokmuş gibi-ama bu hayvanları bulundukları şartlar içerisinde olduğu gibi bırakmam gerekiyor. Yasa böyle söylüyor.

Soru en az cevap kadar basit. Eğer yasalar hayata karşıysa, hangisi daha önemlidir, yasa mı, hayat mı? Hayat.

Bölüm Bir: Bana Terörist Diyorlar

Yalanlarla ve yarı gerçeklerle dolu bir toplum için evcilleştirme politikası güderek, uygunsuz eylemleri kriminalize etmek ve şeytanileştirmek ve böylece de içini boşaltmak, ve bu eylemleri uygulayanlara ekstremist ya da terörist damgası yapıştırmak tehlikeli olduğu kadar uygun bir şey de aynı zamanda.

Hedeflerine hiç kimseye zarar vermeden kimseyi öldürmeden ulaşan benimle bombalı saldırılarla insanları sakat bırakan öldüren insanlar arasında hiç fark yok mu, algılanması imkansız mı bu? Kelimeler çok esnekler ve hemen de yanlış şekilde kullanılabilirler.

Eğer içeri hiç güneş ışığı girmeyen yerlerde demir örgüleri kestim, bazen kapıları ya da pencereleri kırdım , reklamlarda görülmeyen şeyleri kaydedip ifşa ettim, normal olarak gözlerden uzak bulunan ızdırap ve can acısını ortaya serdim diye bana terörist diyorlarsa…Eğer bu korkunç yerlerden hayvanları alıp onları sevildikleri ve emniyette oldukları yere götürüyorum diye bana terörist diyorlarsa, hayvanları oraya koyanlara, onların hayatlarını mahvedenlere, bu mahvolmuş hayatlardan para kazananlara, onları öldürenlere ve yiyenlere ya da bunları yapanların hepsini savunanlara ne isim vereceğiz o zaman?

Eğer yasayı çiğnemek; ihtiyacı olan, acı çeken ya da hayatı tehlikede olan birisine yardım edecekse, o zaman bunu bilip de yasayı çiğnememekte hiçbir meziyet göremiyorum.

İnsanlar, çiftlik hayvanlarından kişisel ve evrimsel özgürlüklerini çaldılar, onları bir üretim ünitesine indirgediler, onları karanlık ve betondan üretim çiftliklerine kapattılar ve günlük hayatlarının korku, sıkıntı, acı ve yalnızlık olduğu kısa bir ömürden sonra onları mezbahalardaki ölüm bantlarına yolladılar. Bu terördür. Gerçektir ve kültür tarafından, ekonomi tarafından ve ayrıca politika tarafından koruma altına altına alınmıştır. İnsanların kendilerinden farklı olan bütün hayat çeşitlerinden üstünlüğü ile eldeğilmezdir, kutsaldır ve bu üstünlük sebebiyle ayrıca cezalandırılması mümkün değildir.

Bu koruma altına almışlığa ve bu kutsallığa lanet olsun.

Bölüm İki: Paranın kural olduğu yerde yasaların neye faydası vardır? Gaius Titus Petronius

Hayvanların yararına geçerli kanunları çiğnemeden bir sürü şey yapabiliriz ama bunu yeterli olmadığına ikna olmuş durumdayım, ve ayrıca yasalar aracılığıyla meydana gelen değişikliklerin karşı etkiler yarattığını da düşünüyorum.

Geleceğin ne getireceğini bilemiyorum. Sadece kendi düşüncelerim ve tecrübelerimle dünyanın bir çalışma kampının mentalitesini inşa edip bunu yücelten bir Pazar ve mezbaha olduğu ve bu durumun işbirliğiyle ve anlaşmalarla değiştirilemeyeceği sonucuna ulaştım. Böylesi bir mentaliteden uzakta ve böyle bir mentaliteye karşı yaşamak zorundayız. Kelimelerimiz ve eylemlerimizle hayvanları istismar eden kültürü, ekonomiyi ve politikayı refahçı maskeleriyle beraber boykot ve sabote etmeliyiz. Bir hayvanın hayatının “meta” ve “eşya” olmadığını, başkaları bunu manipüle etmeye ya da bunn üzerinde sahip olduklarını iddia etseler de hayatın onu yaşayanlara ait olduğunu idrak etmeliyiz.

Yasaların ya da onların baskıcı hayvan korumalarının gerçek bir çözüm olacağına inanmıyorum; çünkü zor kullanma ve korku yoluyla ulaşılmış bir sonuç bu. (Kanun zorkullanmaya ve korkuya dayanır. Bu ikiz güçler olmadan işlevini yerine getiremez). Sözde güçlülere yaltaklanmaya (buna göt yalama stratejisi diyorum)da inanmıyorum; çünkü bunun sonucunda ne kadar hoş olduklarına göre, gerçekle ve dürüstlükle alakasına bakmaksızın sebep seçimleri yapılıyor (hem duygusal sebepler hem de rasyonel sebepler); bu eninde sonunda her düşünceyi bozup her insanı bu yalakalık terkedilmedikçe güçsüz bırakacaktır.

Hayvan özgürlüğüne, eğer bu mümkünse, gerçek ve uzun süreli bir değişim anlamında, sadece hayvan özgürlüğü için mücadele ederek ulaşılamayacağına inanıyorum; çünkü hayvanların başına gelen şey dünyanın geri kalanından, onun problemlerinden ve çözümlerinden ayrılamaz, bundan bağımsız değildir.

Size bir örnek vereyim. Sabahın altısında kalkıp çocuklarına kahvaltı hazırlayan, sekiz on saat arası zekasına zerre kadar faydası dokunmayan bir işte ruhu mengene gibi sıkılan ama bir yandan da bu işi kaybetmekten korkan bir kadından ne istersiniz? Ücret köleliğinin vahşi fantezisinden sonra bu kadın eve, ev mücadelesinin ekonomik gerçekliğine gider, tvde dizi izleyen, biraz da hayvanların dövüldüğü ya da parçalandığı bir haberin görüntülerini izleyen, bir sonraki haberde de enerji fiyatlarının yükseldiğini ve bunun sonucu olarak bütün fiyatların artacağını öğrendiği haberleri izleyen bir kadından?Yemek, kira, ulaşım fiyatlarında artış… hangi haber onun için daha kötüdür? Merhamet için ne kadar yer ve güç kalmıştır ki? Bağlantıyı kurmak için ne kadar yer ve kuvvet kalmıştır?

Bölüm Üç: Bir Tavuğu Yakalayıp Kaçın!

Hayvan özgürlüğü bir görüş meselesi değildir. Bir hayat mücadelesidir. Eğer bu farkındalığı kaybedersek, elimizde kalan şey, mahvolup gitmiş hayatlar ve ölü vücutlarla alakalı tartışmalar olacaktır.

Arada sırada da imza kampanyaları olacaktır. Bu eylemleri yapmak önemlidir ve gene aynı derecede önemli olan da bunları neden yaptığımızı konuşmaktır. Hayvanları bu koşullarda ve öldürme amacıyla tutmanın neden normal olmadığını konuşmaktır. Onları böyle bir hayattan kurtarmanın normal olduğunu konuşmaktır.

Onbir ya da üçyüz ya da bir tavuğu kurtarmanın sadece sembolik olduğunu söyleyenler cevabım şu: eğer üç yüz insan boğuluyor olsaydı ve bir kişiyi kurtarsaydınız, bu sembolik olur muydu?

Hayvanların doğrudan eylemlerle kurtarılması daha iyibir geleceği düşlemek yerine şu anımızı değiştirir. Bu, soyut hayatlarla değil somut hayatlarla alakalıdır. Gerçek öncelikleri önceleyip sahte olanları yok eder. Bir hayatı kurtarmanın aciliyeti sahip olmaktan, kanundan, çoğunluğun iradesinden ya da demokratik bir seçenekten daha önemlidir.

Bir maskenin arkasına saklanarak doğrudan eylemler düzenleyebilirsiniz. Eskiden ben de takardım, arada bir benim de taktığım oluyor. Gizli kimlik sayesinde daha uzun süre çalışıp daha iyi bir iş çıkarabilirsiniz; çünkü kimliğiniz olmadan kimse size ters davranamaz, hapse atamaz, dava açamaz. Peki açık kurtarmalar ne diye o zaman?

Çünkü bu daha güçlü bir direniş biçimidir. Toplumla, onun değerleriyle ve bu değerleri belirleyen kurallarla daha fazla yüzleşmek demektir. Yasaya göre ben özel bir mülkiyetin sınırları içerisindeyim, o özel mülkü alıyorum o o halde ben bir hırsızım; ama ben bir hırsız olmadığımı, çünkü aldığım hayvanların bir eşya olmadığını ve eşya olarak iddia edilemeyeceğini söylüyorum. Hayvan istismarını meşrulaştıran, destekleyen ve koruyan statükoya saygı duymuyorum. Kaçmıyorum, kimliğimi saklamıyorum, ismimi bir kameraya söylüyorum, kimlik numaramı söylüyorum, eylemlerde kaydettiklerimi yayımlıyorum.

Mezbahanın dehşetini anlamak (ki yumruklarımı o kadar sıkıyorum ki ölebilirim) hayvanların korkusunu paylaşan gerçek bir insan yüzü gördüğünüz için daha kolaydır. Açık kurtarmalarda böylesi bir kişiyi idolize etmek ya da şeytanlaştırmak çok daha zordur.

Açık kurtarmalar (benim anlayıp yaptığım kadarıyla) anonim kurtarmalara zıt bir durum değildir. Birbirini destekler. Çünkü hayvanlar sizin bir maske takıp takmadığınızı umursamazlar.

ALF’e destek verin.

Tierrechtskongress Wien 2008’de yapılan bir konuşma.

Çeviri: CemC (Thanks, Cem. mk)

banner2

zzzz

This entry was posted on Pondělí, Listopad 30th, 2009 at 15.06 and is filed under yazıları. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. Responses are currently closed, but you can trackback from your own site.

Comments are closed.